Auto-Created-3
05 Aralık 2023 ( 563 izlenme )
Reklamlar

Herkesin ayakkabısı varken onun yoktu. Okurken ne kadar safmışız diyeceksiniz

Herkesin ayakkabısı varken onun yoktu. Okurken ne kadar safmışız diyeceksiniz
 Merak etmeyin efendim. Birazdan sizin söyleyeceklerinizi ben de söyledim: Meğer ne kadar da safmışız! Kole heidimi Heidininbhayatının anlatıldığı çizgi filmden. TRT’de yıllar boyu saf saf izlemişliğimiz vardır. Sahiden de filmde herkesin ayakkabısı varken kahramanımız Heidi kar kış demeden niçin hep çıplak ayakla dolaşırdı dağlarda? Çıplak ayaklı yaparak ona bir tür sevimlilik ve acıklılık efekti katmak istediklerini sanmıştım. Lakin kazın ayağı hiç de öyle değilmiş.Heidi köle miydi? Sevim Akyürek, bizi bu çölün içinde bir vahaya sürüklüyor adeta. Heidi üzerinden hiç bakmadığımız bir pencereyi aralıyor. Meğer sevimli Heidi’miz bir “Verdingkinder”miş. “Verdingkinder” de ne mi? “Sözleşmeli çocuk” diye çevirebilirmişiz Türkçeye. Yine de eksik gedik bir çeviri olacak bu. En iyisi yazara kulak vermek: “Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Küçük kahramanı aracılığıyla, doğaya, insanlara, hayata Alpler’in öksüz kızının gözüyle bakarken, bütün

Verdingkinder’lerin çocuk dünyalarına ve duygularına dikkat çekmeye çalışmıştır. Heidi, İsviçre’nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesidir ve onun çıplak ayakları bugün çocuklara karşı işlenmiş bir suçun yarattığı utancın üzerinde koşuyor. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.” Arkasını merak etmiyor değiliz: Çıplak ayakların sırrı neydi? Hatırlanmak istenmeyen o gerçek? Suç? Utanç? Uçurum? Hepsi, hepsi, hepsi… Meğer İsviçre’de 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalışması yasaklanmış. (İngiltere’de yaklaşık yarım asır daha çalışacaklar.) Buna mukabil çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açılmış ve 40 yıl öncesine kadar devam eden bir başka çocuk emeği sömürüsünün kapısı açılmış: “Devlete borcu bulunan ya da boşanan çiftlerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olan ya da kendisi suç işleyen çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla, çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Ancak 1974 yılında yasayla kaldırılan bu uygulamada, papazların önderliğinde ailelerden toplanan çocuklar çiftliklere kiralık olarak verilir veya şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında, dört yaşındaki çocuklar bile,

ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak için satışa çıkarılırdı. Bu andan itibaren, çocukları arayan, sorunlarını dinleyen, tecavüze uğradıkların da ya da işkence gördüklerinde sahip çıkan olmazdı. Çünkü toplumun gözünde onlar, suç işleyen, boşanan, fakir düşmüş ailelerinden ‘kurtarılmış’ çocuklardı!” Ahırlarda hayvanlarla yaşayan bu aç ve zavallı çocukların durumunun kölelikten ne farkı vardı? Güya medeni Batıköleliği kaldırmış ama Avrupa’nın göbeğinde hem de 1974’e kadar çocuk köleliği kurumu devam etmiş ve daha da acısı, Johanna Spyri’nin gözümüze sokmak istediği bu gerçeğin farkına varacağımıza, Heidi’nin ayaklarının neden çıplak olduğunu sorgulayacağımıza çizgi filmin büyüsü karşısında uyumuşuz, uyutulmuşuz İki asırlık tabu yıkılıyor İşin daha tuhaf tarafını söyleyeyim mi? İsviçre’de bu mevzuyu konuşmak tabuymuş birkaç yıl öncesine kadar. Köle çocuklardan hayatta olanlar sonunda patlamış, yaşadıkları

utancı haykırmaya başlamışlar da İsviçre ve dünya bu ayıplarını öğrenme imkânını bulmuş. Düşünün, neler saklanabiliyor şu bilgi çağında bile!1998 yılında yüzünün parçalanmasını göze alabilen birkaç tarihçi, bu tabuyu yıkmaya karar vermiş ve hayattaki Verding kinderlere ulaşmak için kollarını sıvamışlar. 2009 yılında “Verdingkinder Reden” adlı sergiyle ilk defa bilimsel çalışmalara, konferanslara, canlı tanıklıklardan oluşan açık oturumlara konu edilmiş, sonra operaya ve ilk defa bir filme de uyarlanarak gündemde tutulmuş. Derken ürpertici ifşaatlar peş peşe gelir olmuş. İşte bir misal:“Charles Probst 79 yaşında. Annesinin ‘çıplak ayaklı çocuk’ olarak yanında çalıştığı çiftçi tarafından tecavüze uğraması sonucu doğmuş. Başka bir bakıcı aileye verilmiş. Annesinin kaderi onun da

geleceği olmuş. Yıllarca saat dörtte kalkarak ot biçmiş, ahırda yaşamış, yıllarca dişlerini fırçalayamamış,iç çamaşırı olmamış, hasta olduğunda doktora götürülmemiş. Cinsel istismara uğramış. Sabahları verilen kuru ekmeği soğuk suya batırarak yemek zorunda kalmış.” Sergiyi izleyenlerden birinin ziyaretçi defterine yazdıkları çarpıcı: “Bunlar bizim özgür ve zengin ülkemizde mi olmuş? Çok üzgünüm.” Heidi’nin saf çehresini, elma gibi yanaklarını ve çıplak ayaklarını bu acı gerçeğin fonunda yeniden düşünün bakalım, ayakkabıları olan Peter’i, Clara’yı ve dedesini de. Çizgi filmin bütün efsunu kaçacak ne yazık ki. Kaçan aslında Batı’nın efsunudur, bilesiniz

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Gökçek’in yerine gelen Başkan Tuna’dan ilginç çıkış İbretlik Hikaye: Cellat Washington'dan 'Türk Lirası' itirafı! HAREKETE GEÇTİLER