Osmanlı’nın yaptırdığı Altın Oluk Derin Manası ve Anlamı
Hicaz’ın Osmanlı Hakimiyetinde olduğu dönemde Türkler tarafından yaptırılan
ve Kabe’nin üzerine seyrek de olsa yağan yağmurların bereket getirmesi için
yapılan bir oluk bulunmaktadır. Oluk, saf altından olup, kıymetli bir sanat
eseridir. Altın oluk, Kabe’nin Hatîm’e bakan duvarının üst ortasında bulunur ve
1627’de yapılmıştır. Kabe’deki Altın Oluk’un en önemli özelliği, oluğun yönünün Türkiye’yi göstermesidir. bu da “ Kabe’nin üzerine yağan yağmurları dışarı aktarır iken, konulduğu yön ise aslında Osmanlı’nın ne kadar ince bir düşünceye sahip olduğunu gösteriyor. Çünkü oluğun yönü Anadolu’ya yani Türkiye’ye yöneliktir ki, Osmanlı’nın düşüncesi yağan yağmur Kabe’nin üstüne düşüp bereketlendiği için bizim olduğumuz yere İstanbul’a payitahta Anadoluya aksın bereketi bize ulaşın düşüncesiyle yapılmıştır İşte bu kadar ince ruhlu bir ecdadımız bulunmakta..
Suûdî hânedânın, İngiltere’deki yerel saate rakip, dünyanın merkezi olan Kâbe’de dünyanın en büyük saat kulesini yapmaları takdîre şâyan bir husus. Ayrıca Grenweech başlangıç meridyeni olan sıfır noktasının arzın merkezi olan Kâbe’den başlaması amacını taşımak da oldukça onur verici. Tüm bu asil düşüncelerin yanında, başta Peygamberimizin hânei saâdetleri olmak üzere, Kâbe’nin etrâfındaki Osmanlı eserleri olan revaklara kadar, tüm kutsal hâtırâların Büyük Mekke Projesi gibi projelere fedâ edilmemesi bütün bunlardan daha onurlu bir davranış olacaktır.
Önceki haftalarda Osmanlı Sultanlarının Kâbe’ye hizmetlerini anlatmıştım. Şimdi de Kâbe dışında Mekkei Mükerreme’deki diğer hizmetlerinden bahsedeceğim ki mevzû tamâma ersin.
YAVUZ SULTAN SELİM
Rivâyetlere göre Peygamber Efendimiz, amcasının kızı Ümmü Hânî’nin evinde iken mîraç mûcizesi vukû bulmuştu. Bu ev, şimdiki Kâbe’nin çevresinde olan revakların bulunduğu yerdeydi. Yavuz Sultan Selim bu kutsal mekânın, en azından yerinin kaybolmaması için tam bu evin bulunduğu noktaya kırmızı granitten bir sütun yerleştirdi. Şu an bu sütun, Rüknü Yemânî’nin karşısına denk gelen köşededir.
KANÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN
Abbâsî halîfesi Hârun Reşid’in hanımı Zübeyde Hâtun tarafından Mekke’ye su taşımak maksadıyla yapılan 60 km uzunluğundaki su kemerleri zamanla yıpranıp kullanılamaz hâle gelince Kânûnî Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan bu kemerleri yeniden yaptırdı. Kânûnî, 100 bin altun masrafla, Vâdii Nûman’daki dağların eteklerinde bulunan ve Arafat’a kadar gelebilen pınarı, kızı Mihrimah Sultan adına yaptırdığı 70 km.lik kemerlerle Mekke’ye götürülmesine muvaffak oldu. Peygamberimizin doğduğu evi yeni baştan inşâ ettiren de yine Kânûnî Sultan Süleyman’dır.
Pâdişahın fermânıyla 1551 de Kâbe tâmir edilirken, Haceru’lEsved’in bir parçası da İstanbul’a getirilmiş, pâdişah başta râzı olmasa da Mîmar Sinan’ın ve vezirlerden bâzılarının iknâ etmesiyle Haceru’lEsved’in kesilen bir parçası kendi türbesine, 4 parçası da Sokollu Câmii’nin minber, mihrap ve kapısına konulmuştur.
2. SELİM
Kânûnî Sultan Süleyman, Mescidi Haram’ın tâmirâtı sürerken vefât etti. Yerine tahta geçen oğlu Sultan 2. Selim, Mısır Vâlisi Sinan Paşa’yı Mescidin tâmirâtı için vazîfelendirdi. Kâbe’yi tâmir eden 2. Selim, Kâbe’nin içerisine mücevherlerle süslü altundan 4 kandil astırmıştı. Bunlardan üçü şehzâdelerine, biri kendisine âitti ki, bu kandilin içerisine de altunla işlenmiş bir mendile kendi eliyle yazdığı bir tazarrûnâme koymuştu. Bu kandiller hâlen Kâbe’nin içerisinde mevcuttur.
1. AHMET
1610 yılında yağan şiddetli bir yağmur sonucu Kâbe’yi seller basmış, Kâbe çok tahrip olmuştu. Sultan Ahmet Kâbe’yi tamir ettirmek istedi. Fakat 28 yaşında vefât eden sultanın ömrü tâmirâta yetmedi. Oğlu Genç Osman’ın da başı belâdan kurtulamadığı için Kâbe’yi tâmire vakit bulamamıştı. Nihâyet Kâbe’yi yeniden inşâ etme şerefi, diğer oğlu Sultan 4. Murat’a nasîp olmuştu.
Hz. Hatice, Peygamberimiz Hira’dayken O’na yemek götürür, peygamberimiz de hanımına merhameten, dağa çıkıp da yorulmasın diye kendisi aşağı inerek yemeği alır, Hz. Hatîce’ye bu fedâkarlığı için duâ ederdi. Buluştukları yerde şu an İcâbe Mescidi vardır. (Hz Hatîce için yaptığı duâsına icâbe olunması hasebiyle ) İşte bu mescid de Sultan 1. Ahmed’in eseridir.
4. MURAT
Hz. Adem’den beri 11 defâ yıkılıp yıkılıp yapılan Kâbe’nin şimdiki hâli tamâmen Sultan 4. Murat’ın eseridir. 95 kapısı olan Mescidi Haram’ın kapılarından birisine, Kâbe’yi yeniden inşâsına hâtırâ olması amacıyla, Sultan 4. Murat’ın ismi verildi. Merve Tepesi’nin az ilerisindeki Merve Kapısı’ndan dönüşte sağdaki ilk kapı Bâbı Murat ( Murat Kapısı ) dır. 4. Murat’ın yaptırdığı Kâbe Kapısı ise şu an Mekke Müzesi’nde. Şimdiki altun kapı Kral Abdülaziz’in eseridir.
Mescidi Haram’a bir tâmirât da Sultan 4. Mehmet dönemine rastlar. 1629 yılındaki büyük sel baskınında Aynı Zübeyde Su Yolları ve Arafat su kemerleri de tahrip olmuş, Sultan 4. Mehmet’in gönderdiği Süleyman Ağa, Arafat su yollarını tâmir etmişti.
1. ABDÜLHAMİD ECYAD’I YAPTIRDI
1. Abdülhamid, Zemzem Kuyusu üzerine daha önce yapılan çeşme ve sebili yenileyerek mermerden yaptırdı. Makâmı İbrahim’i ve Şâfi Makâmını tâmir ettiren, Bâbü’lUmre üzerindeki minâreyi de yeni baştan yaptıran yine Sultan 1. Abdülhamid’dir. Kâbe’yi korumak maksadıyla Ecyad Kalesi’ni yaptıran da yine Sultan 1. Abdülhamid’dir. Babası 1. Abdülhamid tarafından 1781 yılında yaptırılan Ecyad Kalesi’ni tâmir eden Sultan 2. Mahmut, daha önce bu civarda Sultan 3. Selim tarafından yaptırılan Sulful ve Hindî kalelerini de 1820 li yıllarda yeniden yaptırmıştır. Sultan Mahmut, tahta çıktığı ilk sene Mekke’de çıkan kargaşa sonucu Kâbe’yi korumak maksadıyla bu kalelerin yapılmasını emretti. Ecyad Kalesi’nin altında Kâbe’ye kadar uzanan gizli geçitler mevcuttu. Hattâ 1979 yılı Ramazan ayında meydana gelen Kâbe baskınında bu tüneller kullanılarak Kâbe kurtarılmıştı. Bu kale ve tüm techizâtı, Kâbe’yi korumak maksadıyla buradaydı ve Kâbe var olduğu sürece burada kalmalıydı. Fakat mâlesef 2002 yılında Suûdîler tarafından yıktırıldı.
Bunlardan başka Cin Mescidi’ni, Râye (Sancak) Mescidi’ni, Hz. İsmâil’e inen koçun kurban edildiği yerdeki Kebş (Koç) Mescidi’ni, Peygamberimizin Mina’daki duhâ namazı kılıp kurban kestiği mescidi, Zîtuvâ Mescidi’ni, Ten’îm Mescidi’ni, Hudeybiye Mescidi’ni, Cîrâne Mescidi’ni ve yanındaki kuyuyu, Hz. Hatîce ile Peygamberimizin birlikte oturdukları ve 6 çocuğunun da doğduğu evi ve Peygamberimizin doğduğu evi yeni baştan inşâ ettiren hep Sultan 2. Mahmut’tur. Hz. Ali ile Hz. Fâtıma’nın evleri de ilk önce Kânûnî tarafından inşâ edilmiş, Sultan 3. Mustafa da tâmir ettirmişti. 2. Mahmut ve 2. Abdülhamid de tekrar yenileyen pâdişahlardır.
2. Abdülhamid’in, altundan ve gümüşten yaptırdığı Kâbe anahtarları şu an Mekke Müzesi’ndedir. Mekke’ye gelen misâfirleri ağırlamak maksadıyla yaptırdığı Haseki Misâfirhânelerinden bir kaçı günümüze kadar gelebildi. 4 katlı, saray görkemindeki devâsâ kız mektebi hâlâ duruyor. Sultan Hamid, Kâbe’nin içini de tâmir ettirmişti. Selefi gibi Mekke’deki ashâbı kirâma âit evleri ve neredeyse tüm mukaddes hâtırâları tâmir ettiren pâdişah, SafâMerve’yi, Zemzem Kuyusu’nu, Hamidiye Su Hattını ve Cennetü’lMuallâ’daki sahâbe türbelerini dahi yenilemişti.
ABDÜLMECİD
Akabe Mescidi’ni en son Sultan Abdülmecid tâmir ettirmişti. 1843 senesinde Kâbe’nin içini, Haceru’lEsved’i ve etrâfını, revakların üzerindeki kubbeleri tâmir ettiren Sultan Abdülmecid, Mescidi Haram’ın mahzenlerine 1 kütüphâne ve 1 muvakkithâne yaptırdı. Mina’daki Mescidi Hanîf ile Taif’teki Mescidi Kebîr’i, Peygamberimizin, Ebû Bekir’in, Ömer’in doğdukları evleri, Cennetü’lMuallâ Mezarlığı’nın duvarlarını, Kâbe’nin kuzeyindeki Hatîm duvarını ve babası Sultan 2. Mahmut’un yaptırdığı Kuba Mescidi’ni yeniledi. Ayrıca Haceru’lEsved’i gümüş mahfaza içine alan, Kâbe’nin üstündeki Altınoluk’u yenisiyle değiştiren ve Peygamberimizin Medîne’deki türbesine sayısız mücevher ve hediyeler gönderen de yine Sultan Abdülmecid’dir.
ABDÜLAZİZ
Kâbe’nin içindeki, üzerinde esmâi ilâhiye dokunmuş kırmızı perdeleri ilk defâ Sultan Abdülaziz astırmıştır. Nur Dağı’nda şu an mevcut olmayan mescidi ve yine şu an mevcut olmayan Aziziye Minâresi’ni de yaptırmıştı. 1867 yılında da Taif Kalesi’ni yeni baştan inşâ ettirdi.
OSMANLI’DA SAYGININ ŞAHİKASI
Osmanlı sultanları kendilerini dâimâ bu kutlu şehirlerin hâdimi (hizmetçisi) kabul ettiklerinden, hâkimiyet sembolü olan bayraklarını, bu 2 şehrin kale burçlarına asmamışlardı. Lâkin Sultan Abdülaziz döneminde batılı ülkelerin bu topraklar üzerindeki siyâsî emelleri ve sinsî faaliyetleri artmaya başlayınca, Osmanlı Sancağı dalgalandırılması zarûrî hâle geldi. Kânûnî’nin yeni baştan inşâ ettirdiği, Peygamberimizin doğduğu evi, Sultan 2. Mahmut, mescide çevirip üzerine bir kubbe yaptırmış, yanına da bir minâre eklemişti. Mina’daki Mescidi Hayf ve bu mescidin tam ortasında, peygamberimizin çadırını kurduğu yerdeki kubbeyi yeni baştan inşâ ettirmişti. Bu mescidin içinde peygamberlerden 70 kadarının medfûn olduğu hadislerle sâbittir (Buradaki 70 rakamı kesretten kinayedir)
yenişafak.com