Raflar domuz dolu! Maalesef bunların hepsini yedik..!
Dr. Ayşe Ebrar’dan şok eden açıklama, “Türkiye’de “hiç yemedim” diyen, bir büyük domuz götürmüştür”
Gıda sektörü bütün ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın sağlığını tehdit ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir çoğunda “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamülleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içinde var, neyin içinde yok’, net olarak bilmek neredeyse imkânsız. Haliyle bunları kullanan adamlara kullaniyormusunuz diye sorup, doğru yanıt vereceklerine güvenmek de mümkün değil. Tadı bozuk, kendi bozuk olmasına rağmen; uzun süre hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var artık.
Peki, bu nasıl oluyor? Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri… Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen sayılar işitiyoruz. Jelatin (E441) çok değerli bir protein.. Gıda sektöründe yaygın şekilde kullanılıyor. Jelâtinin takriben % 99’u, Müslüman olmayan ülkeler tarafından üretilmekte. Uluslararası kuruluşlar katkı maddesine bir numara veriyor. Avrupa Birliği’nde bu E kodu ile yapılıyor. Biz de de aynı kodlama geçerli.
Jelatin nedir? Jelâtin memelilerin dokularında, hususiyetle kasları kemiklere bağlayan yerlerde ve derilerde bulunan kollajenden çıkartılan bir proteindir. Kollajen su ile kaynatıldığında jelâtin olarak bilinen, suda çözülür proteine dönüşür. Soğutulduğunda, çözelti kollajene dönüşmez; fakat jel hâline gelir. Jelâtin başta domuz, sığır ve çok az olarak da balık gibi hayvanların deri, kemik ve bağ dokularının kaynatılması ile üretilir. Bu madde, güçlü şekil alma kabiliyeti, şeffaf jel oluşturması, esnek film hâline gelmesi, hazmının kolay olması, sıcak suda eriyebilmesi ve kolayca şekil alması gibi hususiyetleri sebebiyle gıda üretiminde pek çok sahada kullanılmaktadır. Günümüzde jelâtin üretiminde genelde domuz ve helâl tarzda kesilmemiş sığır derisi kullanılmaktadır. Gıda üretiminde kullanılan jelâtinin hammadde kaynağı ise domuz derisidir. Elde edilme safhasında ekstraksiyon öncesi, ön işlemlerin kısa sürede tamamlanması ve oluşan atık suyun asgari seviyede olması, domuz derisinin kullanılmasını cazip kılmaktadır. Ayrıca domuz derisinden jelâtinin elde edilmesi, bir hayli ucuzdur.
Yılda 380.000 ton kadar üretilen jelâtinin 150.000 tona yakını Müslümanlar tarafından tüketilmektedir. Dünya piyasalarında kilogram fiyatı takriben 4–6 dolar olduğu düşünülürse, Türkiye jelâtin için 20 milyon dolar kadar harcama yapmaktadır.
Kaynağı sebebiyle büyük tartışmalara sebep olan ve şüpheyle yaklaşılan jelatini Türkiye’de 2011’den beri iki yerli firma da üretmeye başladı. Fakat ihtiyacı tam karşılayamıyor. Gıda üreticilerinin çoğu ucuz diye mahiyeti meçhul ithal jelatini kullanıyor. Oysa menşeinin ciddi bir şekilde araştırılması gereken bu katkı maddesinin hemen hemen her alanda yaygın bir şekilde kullanılması, inanan insanlar için son derece endişe vericidir.
Jelatinsiz ürün neredeyse yok..! Bir nevi protein olması sebebiyle jelâtin üreticileri, jelâtinin günlük hayatın her safhasında kullanılabilmesi için yoğun gayret göstermiştir. Menşeinin ciddi bir şekilde araştırılması gereken bu katkı maddesinin hemen hemen her alanda yaygın bir şekilde kullanılması, inanan insanlar için son derece endişe vericidir.
Ürünlerde jelleştirme, koyulaştırma, sırlama ve kapsülleme maddesi olarak, jelâtin yaygın bir kullanım sahasına sahiptir: Pek çok pasta ürününde, yoğurtta, dondurmacılıkta, eritilmiş peynir ve kaşar üretiminde, margarinde, salam, sucuk sosis, jambon gibi et ürünlerinde, şekerlemelerde, reçel, marmelat, helva, pekmez ve tahin gibi gıdalarda, fındık ve fıstık ezmelerinde, meyve sularında, sakızlarda, ilâç endüstrisinde, kapsül, film ve tablet yapımında, kan verme ürünlerinde, krem, losyon, şampuan, parfüm gibi cilt ve kozmetik ürünlerinde, hayvan yemlerinde, fotoğrafçılıkta ve karbonlu kağıt yapımında jelâtin kullanılmaktadır.
İnsan, yediklerine bir baksın.’’ (Abese suresi/24) Dinimizce Haram olan Domuz Soframıza katkı maddesi olarak giriyor .Domuz dan elde Edilen katkı Ürünleri ve Gıdalar Gün geçtikçe daha çok miktarlarda tüketilen bu katkı maddeleri, beslenmeyle ilgili kalp hastalıkları, allerjik astım ve ürtiker gibi çeşitli hastalıkların gelişimine yol açıyor. Domuz yağı katkılı gıda maddeleri uluslararası (E) kodları..
E 100, E 102, E – 103, E 110, E111, E 120, E • 123, E124, E 125, E 126, E – 127, E 128, E 140, E141, E142, E 152, E 153, E 210, E 213, E 214, E 226, E 234, E 252, E 270, E 280, E 325, E 326, E •327, E 334, E 335, E 336, E 337, E 420, E 430, E 431, E 432, E 433, E434 E 436, E442, E 470, E 471, E 472, E •473, E 474, E 475, E 476, E 477, E 478, E 480, E 481, E 482, E 483, E 488, E 489, E 491, E 492, E 493, E 495, E 542, E 550, E 570, E 572, E 591, E 631, E 632, E 633, E 635 E 904,
Can Boğazdan Çıkıyor! (Gıda Terörü) – Dr. Ayşe Ebrar “Türkiye’de “hiç yemedim” diyen, bir büyük domuz götürmüştür. “ Pediatri profesörü bir hocamın sözüydü bu.
Mamüllerinde domuz ürünü kullandığını tespit ettiği pastaneleri, gıda işletmelerini, dava açıp kapattıran da o hocamdı. Dini hassasiyetleri olmadığını söylemesine rağmen, domuz konusunda çoğu müslümandan daha fazla hassasiyet göstermesinin sebebini sormuştuk, anlatmıştı uzun uzun…
Gıda sektörü bütün ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın bedenine tecavüz ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir çoğunda “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamulleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içinde var, neyin içinde yok’, net olarak bilmek neredeyse imkânsız.
Haliyle bunları kullanan adamlara “kullanıyor musunuz” diye sorup, doğru yanıt vereceklerine güvenmek de mümkün değil. Tadı bozuk, kendi bozuk olmasına rağmen; uzun süre hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var artık.
Peki, bu nasıl oluyor? Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri…
Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen sayılar işitiyoruz. İnsan yiyip içtikleriyle, büyür, yaşar, inşa olur. Yiyeceklerimizin sıhhati, bizim hem beden hem de ruh sıhhatimizin belirleyicilerindendir.
Yaratılanlar içinde, bize helal olanların sayısını bir düşünün. Milyonlarca çeşit helal nimetin yanında, tek domuzun haram kılınmasının sebebini hiç merak ettiniz mi? Pislik içinde yaşadığı için gibi açıklamaları mutlaka duymuşsunuzdur, köyde bulunmuşluğunuz varsa, yediğimiz birçok hayvanın bir şekilde kendi pisliğine bulaşarak yaşadığını bilirsiniz.