Muhasebe, beklenti: Kabus ile umut arasında geçen bir yıl
....
Ömür akıp gidiyor. Bir yıl daha bitti. Yen bir yılın ilk günündeyiz. 2018 bazen kabus, bazen zafer demekti. Afrin Zeytin Dalı Harekatı’nda bayrağımız Afrin kent merkezinde dalgalandığında ne kadar gururlandıksa, Ağustos ayında dolar üzerinden yürütülen ekonomik saldırı karşısında o kadar üzüldük.
Kah sevinç, kah hüzündür hayat. Hiçbir zaman ne sevinç üzerine ne hüzün üzerine yaşarız. Allah’ın bir lütfudur da aynı zamanda bu. Çünkü biz insanız ve halden hale geçmektir fıtratımız.
Yeni bir yılın ilk gününde, geçmiş yılın muhasebesi ve geleceğe umudumuzu tazelemek düşüyor payımıza.
2018’de ekonomide dolar üzerinden yapılan operasyonun etkisini sanırım 2019’un ilk çeyreğinde daha çok hissedeceğiz.
Buna mukabil, her şeye rağmen Türkiye’nin emin adımlarla menziline yürüyüşünün devam ediyor olması umudumuzdur.
Günlük politik manevraları bir kenara bırakırsak siyasi istikrarımız sürdüğü sürece ekonomideki olumsuz hava da 2019’un yarısından itibaren dağılacaktır. İnancım budur.
SURİYE’DE ÇÖZÜM TÜRKİYE İLE RUSYA’NIN ELİNDE
Suriye meselesi 2019’un dış politikadaki en önemli konusudur. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştireceği harekatın Amerika’nın çekilme pozisyonuna göre şekilleneceğini biliyoruz. 2019’da Suriye’nin tek parça bir ülke olarak tarihteki yerini alıp almayacağında kader yılı olacaktır. Ve bu konuda kim ne derse desin Türkiye ile Rusya’nın alacağı inisiyatif belirli olacaktır.
İçeride ise yerel seçimlere kilitlenmiş durumdayız. Mart ayının son günündeki seçimler sonucunda yerel yönetimlerde kimler iş başına gelecek göreceğiz.
Kılıçdaroğlu riyakarlıkta sınır tanımazsa…
24 Haziran seçimleri gibi 31 Mart seçimlerinde de ikili bir ortam oluşmuştur. Bir yanda Cumhur İttifakı, diğer yanda CHPİP/HDP ittifakı.
Cumhur İttifakı açık şeffaf bir şekilde yoluna devam ediyor. En son Ak Parti’nin İstanbul adaylarının tanıtımında MHP’nin 3 adayının da sahneye davet edilmesi bunun en güzel örneğiydi.
Muhalefet kanadındaysa ilginç bir o kadar da “riya” dolu bir ittifak söz konusu. CHP ile İP birlikte hareket edeceğini ilan etti. Peki ya HDP ne yapacak diye sorduğumuzda, HDP’nin aday çıkarmadığı yerlerde CHP adaylarına destek vereceğini biliyoruz.
CHP’nin de bazı bölgelerde HDP adaylarını destekleyeceğini.
Ne var ki HDP ve CHP sözüm ona ittifak yapmamış oluyor. Hele bir de İP/HDP zımni ittifakı var ki sormayın?
Bakarsanız, hiçbir araya gelmeyecekmiş gibi yapanlar aslında “Erdoğan’a bir çizik atmak” motivasyonu çerçevesinde hep birlikte hareket ediyorlar.
Bir şey çok dikkatimi çekiyor.
CHP ONTOLOJİSİNİ İNKAR EDEREK MUHAFAZAKAR DİL KULLANIYOR… NE İŞ?
Cumhur İttifakı’na İstanbul ve Ankara’da yenilgi tattırarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tartışmaya açmaya çalışan CHPİP/HDP ittifakı seçmenlerden oy almak için “muhafazakar/dindar dil” kullanmaya başladı.
Elbette özellikle CHP ve HDP için son derece yadırgatıcı olsa da yine de “seçmenin eğilimleri” konusunda önlerine konulan araştırma sonuçlarını önemsediklerini görmek mi bu bilmiyorum ama bugünlerde muhafazakar dil kullandıkları aşikar.
Aklıma nedense bir de CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun 11’nci Cumhurbaşkanımız Gül’ü ziyareti geliyor. Acaba o görüşmede Sayın Gül, taktik olarak “mufazakar dil kullanın” demiş olabilir mi? Çünkü çok alışık olmadıkları bir dil ve söylemle yeni bir kampanya başlattı CHP.
CHP ve HDP’nin “muhafazakar/dindar dil”i araçsallaştırdıklarını düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde HDP’li bir kadın vekil Meclis kürsüsünde başörtüsü ve yerel kıyafetiyle bir çıkış yaptı. HDP’li vekilin dindar/muhafazakar seçmenlere şirin görünmek için o kıyafeti giydiğini bilmeyen yok. O kıyafet ve başörtüsünü araçsallaştırarak neşet ettiği sosyolojiye selam göndermeyi ihmal etmiyor.
Hadi HDP’nin bir grup seçmeni muhafazakar anladık da CHP’ye ne oluyor?
CHP’nin son tanıtım filmini görmüş olmalısınız. CHP ontolojisine aykırı bir dil, aykırı bir müzik, aykırı bir görsel!
Hele final sahnesi tam bir kurnazlık!
KILIÇDAROĞLU YENİKAPI’DAKİ DEMOKRASİ MİTİNGİNİ ARAÇSALLAŞTIRIRSA
Kılıçdaroğlu, turkuaz halıda yürüyüp sahneye çıkıyor. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı danışmanı Orhan Karakurt kardeşimiz Kılıçdaroğlu’nun karşılıyor ve sahnedeki kürsüyü göstererek “buyurun” diyor.
Yer Yenikapı. Tarih 7 Ağustos 2016.
Kılıçdaroğlu, “Kontrollü darbe” dediği, “Tiyatro dediği” 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminden sonra milletle buluşulan ve son ana kadar katılmakta tereddüt ettiği YENİKAPI MİTİNGİ’ndeki 5 milyon insanımızın önüne çıktığı o kareyi tanıtım filminde kullanmış iyi mi?
O mitingin en önemi özellikle hiçbir siyasi parti bayrağının olmayışı ve sadece Türk Bayrağı’nın dalgalandırılmış olmasıydı.
Kılıçdaroğlu, çoğunluğunun Ak Parti, MHP ve diğer muhafazakar partilerin tabanlarının yer aldığı Yenikapı Mitingi’ni CHP yerel seçim tanıtım filminde kullanarak riyakarlıkta zirve yapmıştır.
Tıpkı, İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun Haliç Kongre Merkezi’ndeki tanıtım toplantısında Ak Parti mitinginden “apardıkları” görüntüleri kullanmaları gibi.
Sözün bir yerinde aklımıza düşen soruyu bir kez daha sorup bitirelim.
Acaba, Sayın Gül, Kılıçdaroğlu’na muhafazakar dil kullanmasını tavsiye etmiş olabilir mi?
Bu tavsiyeyi abartan Kılıçdaroğlu, kullandığı görsellerde bile Ak Parti seçmenlerini kullanacak kadar konuyu abartmış olabilir mi?
Siz ne dersiniz?
Son cümle… Yılın ilk günü bugün. Ve cümlenize hayırlı, bereketli bir yıl dilerim.
HASAN ÖZTÜRK
YENİ ŞAFAK GAZETESİ